Yürü diye yazıyor zihnimin erişemediğim kısımlarına, hem Hades'im, Hem Persephone'um, hem Eurydice'ım, arkana bakmadan yürü. Taa ki ikiniz de, taa ki ikimizde, taa ki tüm benliklerimiz ışığı görene kadar yürü. Açıkça söylemiyor asla, sadece sesiyle, sesleriyle işliyor bilinçaltıma, ya da ben kendimi kandırıyorum yeniden tüm bu zamanlar boyunca yaptığım gibi. Yürü diye fısıldıyor fikirleri, belirsizlikten yapılmış yolda, her ne duyarsan, en önemlisi de hiçbir şey duymasan bile yürü. Varlığımı hissetmesen bile dönüp bakma geriye, sadece umutla yürü bir adım sonrasının varlığı titreşen patikada.
Ne var ki ben Orpheus değilim, ne lirim var beni saran endişeleri Charon'a yolcu edecek, ne de sesim uzaklaştırabilir beni Styx'in dingin sularına çağıran sirenlerinden. Yoldan çıkmamak için, tek varlığım olan sesine tutunmaya çalıyorum ama nafile. Işığın hayali gibi, sesin de çözülüp sicim sicim olmuş, tutunup çekemiyorum kendimi anıların altından. Her denemem de koparken biri ve ben tökezlerken yolumda, tek elde edebildiğim yumuşak okşamaların kokusu tenimde kalan.
Hangi zehirli düşüncelere sarılıp indin yeraltına ve orada bir başına kurdun umutsuzluktan krallığını bilmiyorum, Eurydice'ım, Persephone'um, Hades'im. Tüm anılarımızı öldürüp, karşıma duvar etmene sebep olacak olan o zehirli, kaygan ve sinsi endişe neydi anlayamıyorum. Herşeye rağmen sana, senliklerine ulaştığımı hayal ediyorum ve o hayallerin de beni son kez zehirlemesine izin veriyorum, belirsizliğin yolunda yürüyorum arkama bakmadan, varlığını hissetmeden ve ışığı göremeden. Ama korkuyorum, meraka yenik düşüp ışık görememiş suretine bakmaktan değil, devamlı patikayı uzatan umursamazlığının beni de patikanın belirsizliğine dahil etmesinden. Korkuyorum, kesik başımın olmasa da, duygularımın ve anılarımın nehir kenarında periler tarafından bulunmasından korkuyorum.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder