8 Mayıs 2011 Pazar

Dont meyk mi a bed komendır solcır!

dediğimde tabii ki de askerlerin çoğu beni anlamıyor, ama olsun ben ikazımı yapmış oluyor muyum?! Bence oluyorum, gerisi ve de bu eylemimden sonra, önce yere boş boş müteakip birbirlerine endişeli bakışları onların sorunu.

Efenim bir önceki girdimde bahsettiğim sorunların birçoğunu atlatmış olmanın verdiği rahatlıkla yazıyorum. Hatta o kadar ki artık başarılı bir şekilde ve doğru istikamete telefon bile bağlayabiliyorum(Job's done!)...düzeltiyorum, irtibatlayabiliyorum(bahse girerim ki bu kelimeyi arka arkaya 98 kere söylemeye çalışırken hayatını kaybedebilecek 3 kişi bulabilirim). Askerciklerimle de aram iyi, ne var ki onlar henüz bunu bilmiyor. Klasik, iyi  komutancılık oynarsanız iyi niyeti suikasttan en az 6 yıl yatmalarına sebep olabilecek hareketler yapabiliyorlar. Mesela şunun gibi. Bilen bilir, bu "Ordu jimnastiği 12. hareket! Koordinasyon hareketi, başlama vaziyeti esas duruş!...Başlama vaziyeti al! Bir cepheye 12(bazan 20(bazan 84652988731389, bu rakamın küçüklüğü birliğin disiplini ve de komutanın birliğine duyduğu aşkla doğru orantılıdır)) tekrar! Harekete başla!"dır.

Anladığım şu ki; "ne guud komendır, ne bed komendır, bize lazım olan riıl komendır, leylimley" türküsünde olduğu gibi, aslolan hakketen de askeri kaynaklarca eğilip öyle komutan sıfatını taşımak. Bizim gibi senelerce genel mantığı aramak ve bulabildiğinde ona göre hareket etmekle mükellef tutulmuş(IEnginar) bir sınıfın, artık  kütükleştikten sonra şahsına münhasır bir mantık sistemine dahil olabilmesi çok zor. Evet, bence askerliğin bir mantığı yok değil, var ama, çok ama çok uzak bir galakside ve bir çok alternate ending'in yanında filmin gerçek sonu tadında. Biz ancak en iyi rolü nasıl yaparız onun derdindeyiz. Genel anlamda başlarda iyi komutancılık yapıp sempatik gözükmeye çalışıyorsunuz,  taa ki askerinden de karı kılıklı olup sizin saf ve temiz duygularınızı suistimal etmeye çalıştığını anlayana kadar. Sonrasında klasik arabesk rage geçirip "bundan sonra aşk yok, değer vermek yok ancak pompa var, cukke cukke var" nidalarıyla kötü kumandancılık rolüne başlıyorsunuz. Bir zaman sonra bununda yol olmadığını, sırf söz geçirebilmek adına katıksız bir orossspu çoccuuuuu olmanın dayanılmaz ağırlığı altında insanlığınızın ezildiğini anlamaya başlıyorsunuz. Bunun farkına vardığınızda (ve de nöbetlerden zevk almaya başladığınızda) artık pişmiş olup yerine göre rol kesmeye başlıyorsunuz, ya da en azından ben böyle edip mutlu oluyorum.

Ne var ki bu rol olayının tadı bambaşka. Devriyemi atarken kah çok sempatik halhatır soran bir kumandanım, kah tam bir o.ç. Arada tek farkeden iki nöbet yeri arasındaki mesafe ve nöbetçileri gördüğümde içimde kabaran hissiyat. Askeriz diye sanatsal faaliyetlerden uzak kalacak değiliz herhalde. Bir devriyemdeki tüm nöbetçiler toplansa, eminim ki Batman: Gotham Knight'ın ilk hikayesindeki çocuklara dönerler (B-man ben oluyorum bu durumda, ehi).

Nöbet-devriye demişken bu konuda da feci halde tecavüze uğradığımı -ki gangbang boyutunda- düşünüyorum. Kimileri 3(yazıyla üç) nöbet tutarkene benim takviye(?!?) ile birlikte 7 nöbet tutman bir insan hakları ihlali değil de nedir ha dostlar? O yüzdendir ki yazmaya başladığım hiçbir yazımı bir ay taslak olarak salamura edemeden yazamıyorum. Dolayısıyla yazıların götü başı farklı oluyor, kusura bamya suyuna yarım ekmek doğranarak servis edilir.