23 Haziran 2013 Pazar

Oha lan, en son sene bin dokuzyüz, heryer dümdüz iken yazmışım. Yok hacı nöyle olmaz dönüyorum ben...az bekle...şimdilik bununla idare ediver!

Bu:


Ek bilgi:
http://en.wikipedia.org/wiki/God%27s_Gonna_Cut_You_Down

Durumumdan ben de pek memnun deilim ama çok seviyorum!

18 Eylül 2011 Pazar

Bunu da yaptılar part 1

Bunu da gördüm: Kışlada unutuldum!

Nasıl bir eziğim, vur ensesine al lokmasını adamım ki, unutuluyorum arkadaş. Ben tam bir ailesiyle alışveriş merkezine giderken arabada uyuya kalan, ve ailesinin de arabada unuttuğu (kasti/kasıtsız farkmaz) çoçuğun uyanıp uyku sersemi gözlerle kilitli bir arabanın içinden ağlarken baktığında, garajın görüntüsünü gri-beyaz sise çeviren gözyaşlarıyım. Ben eğer cesaretim olsa çizeceğim (en azından senaryosunu/esprilerini yazacağım) " Heavenly Regularity of Cosmic Oddities" isimli webcomic'in baş karakteriyim. Aynı zamanda üst rütbeli bir komutan geldiğinde gözden uzaklaştırılan (hem de in a far, far away galaxy tadında) askerciklerin başına dikilip de komutan gittikten sonra cumartesi mesaisinin bittiğinin haberinin verilmediği, kısaca kışlada unutulan bir Türk Silahlı Kuvvetleri mensubuyum. Evet ben, komutan karşısına bile çıkmayacakken o sıcağın altında uzun kollu kamuflaj ve hücum yeleği giydirilen ve kışlanın en ücra köşesinde 4 saat boyunca "hedef tarif usulleri" senin, "yön bulma usulleri" benim eğitim yapan o asteğmenim! Yok yalan söyledim, son bir saat hepimiz su kaynatıp geyik yaptık.

Olayın (unutulmamın) detaylarını henüz öğrenebilmiş değilim ama, beklemekten bıkıp da çaktırmadan santrali aradığımda gerçekleşen konuşma aşağıdaki gibidir. Yalnız bunu vermeden önce şu detayı da belirteyim ki, halime götünüzle gülerken loblarınız daha bir sallansın, zira askerleriminki öyle oldu. Kşl.Unt.Atğm. kışlada unutulan asteğmen olsun, Brzd.Lob.Ory.Dön.Oln.Askr.Grb. da birazdan lobları oryantale dönecek olan asker grubu, Levent de Levent olsun. DikmenXXX de aslında konuşma sırasında ismiyle hitap ettiğim santral operatörü.

Kşl.Unt.Atğm                                      : Olm lan bizi burada unutmuş olmasınlar. kaç saat oldu ses seda yok.
Brzd.Lob.Ory.Dön.Glck.Oln.Askr.Grb: Gomtanım merak etmeyin, 3. koğuşta çok boş yatak var (hep bir ağızdan ehuehuahuhauhuhuhuahua nidaları).
Kşl.Unt.Atğm                                    : (Birliğe yeni katılmış olan bir kısmına) Sizden önce oranın ağası bendim artiz. Levent çaktırmadan git bak bakalım, ne var ne yok millet ne yapıyor.

Bir espionage görevine gönderilebilecek son insan olan Levent gittikten 5 dakika ve bir asteğmenin makus kaderi hakkındaki sayısız seviyesiz esprinin ardından, Levent taze içilmiş sigara kokusunun püfür püfür efekti ile döner. Verdiği bilgi ortalıkta yani komutana gösterilecek olan sistem araçlarının çevresinde kimsenin olmadığı yönündedir. Püfür püfür sigara kokusu, bilginin doğruluğunu kanıtlamaktadır. Müteakip şu konuşma gerçekleşir:

Kşl.Unt.Atğm: Asteğmen Cantürk! DikmenXXX, komutan çıktı mı?
DikmenXXX : Çıktı komutanım çok oluyor.
Kşl.Unt.Atğm: Hmm iyi iyi, servisler kaçta (komutanın çıkışına müteakip kışlada halen toplanma faaliyetlerinin icra edildiği yönünde frodosal bir ümidi vardır)?

DikmenXXX : Komutanım servisler 17:00 de çıktı.
Kşl.Unt.Atğm: Olm bak taşşak geçme, ben hala kışladayım, basarım o muhabere merkezini, muharebe alanına çeviririm, sen de başniyazi olursun!
DikmenXXX : Yok komutanım valla doğru söylüyorum, bütün komutanlarımız çıkış yaptı.
Aynı esnada;
Ark.Lob.Çktn.Ory.Dnmş.Askr.Grb*: Beyler 2'şer lira çıkarın komutana taksi parası(muhahahahahahahahahaha....moar muhahahahahahahahahahahaha....MOAR MUHAHAHAHAHAHAHAHA...ve biraz da ehuehuahauhuahuehuhahauhauahua)!



Nasıl bir moral bozukluğudur anlatamam, gerçekten de kendi kendime "bu kadar kıymetimiz varmış vay beee! sen saçını süpürge et, canını dişine, kayıttan kuyudata, gepden hata kayıt defterine koş, karşılığında bunu gör vay beeee!" dedim. Belki gözümde sulanmış olabilir ama emin değilim. O kadar subay astsubay da ya şu adama bir asker gönderelim de servis saatini söyleyelim dememiş. İşte o an, bunca zamandır savunduğum "Efenim bu kurumun mantığı yok değil, vardır ama kendi şahsına münhasırdır, bizim gibi sivil kaynakların da anlaması zordur" hipotezimin çöktüğü ve hipotalamusumun da hipopotama döndüğü andır.

*: Artık Lobları Çoktan Oryantale Dönmüş Olan Asker Grubu.

6 Eylül 2011 Salı

Kolombiya kadar

kafana bamya düşsün he mi Luc Besson, sümüklerin içinde boğulasın. Allah seni Piç Besim yapsın, ele güne çıkama. Ödül töreninde yanındaki hatunun topuğu kırılsın da yanda oturan amarigan zencisinin kucağına düşsün, geceyi onla geçirsin de sen de aldığın ödülü sıvazlamakla yetinesin. Pis herif!

Niye bu kadar atarlıyım, çünkü zamanında şahane filmlere imza atmış, akabinde sırf para için çektiği/yazdığı eblek vuruşlu kırışlı filmleri bile ilginç bir yön barındırıp "eh bari" söylenmeleri eşliğinde de olsa kendini izlettirmiş bir yönetmenin, Michael Dudikoff filmleri klişelerine sahip bir filme senaristlik yapması beni çileden çıkartıyor. Ulan hıyar, Leon'u, Nikita'yı sen çevirmedin mi? İşte sana karılı film, yetmedi mi lan sübyancı pezo. Güngörmeyesice, Taxi serisi, The Fifth Element, Taken gibi şu an hepsini hatırlayamadıklarımı anımsamak için beni imdb'ye sokmak zorunda bırakan filmleri sen çevirip yazmadın mı? Danny the Dog'da bile bu kadar rezilleşmemiştin. Tamam asıl hıyarlık yönetmenin ama yazma o salağa senaryo filan. Merak ediyorum sen mi bu kadar kepaze senaryo yazdın, yoksa Megaton dürzüsü mü piç etti? O filme 5.8 veren "iimeeedeeebeee"yle de ilgilencem, yeter ki şu kızılcık sopamı bulayım da gelem, bak o zaman o pespembe poponu armutların elmaların arasında kalmış vişne torbasına çevirmiyor muyum!

Özetle, hakkında sadece 2. bir Leon yaratmak için çevirdiklerini okuduğum Colombiana filmini, "Hadi sinemaya gidelim" vakalarında yaşanan acı olaylardan ders almadan, oynayan filmlere bakmadan gittiğimiz sinemada en iyi tercih olarak gözüktüğü için ama büyük umutlar besleyerek seyrettim. Sonuçta ise insan kafilesinin kendilerini nasıl rezil edebileceklerini, yönetmeninden oyuncusuna, dublöründen makyözüne sevgili mamacıkları hakkında çok şahane ama bir o kadar da ağır iltifatlar duymak için nasıl emek gösterdiklerine şahit oldum. Bak filmi izleyeli bir 10 gün oldu, ama travmayı hala atlatamamışım ki yazıyorum. Bari aksiyon sahneleri adam gibi olsun, bir zeka kırıntısı barındırsın.

Bir yayınımızn daha sonuna gelirken, sevgili Besim Abi ve TF serisindeki Megatron bile olamayacak Olivier, bir daha görüşmeyelim.

4 Eylül 2011 Pazar

Nerde Kalmıştık Unlimited

Ehm...eee.....ses....ses, ses.....ha ne....ha bu öyle değildi değil mi?! Eee....test...test...yazı....galiba bu klavye çalışmıyor...hı, ne...şimdi okuyorlar mı...ah, peki!

Efenim bakıyorum en son yaklaşık 3 ay önce süpersikimsonik bir girdi yapmışım, onda da belli ki kafam güzelmiş. Epey boşladık bu yazma işini, WoW denilen musibet sağ olsun. WoW meselesine katiyen döneceğim ama kafamdaki sırayı takip etmeyi pek bir zekice iş olarak belledim hadi hayırlısı.

Bunca zamandan sonra neden yeniden yazmaya başladım, çünkiii aylardır aradığım muhtar çakmağını (VIVA LA MUHTAR ÇAKMAAAAAĞ) Kıyıköy'e giderken saçma sapan bir şekilde (Simyacı Stayla, aramaya başladığım yerde) buldum. Bu gerçekten benim için hayatta iyi şeylerin de olabileceğinin bir göstergesi. Ne var ki tam olarak iyiliğe inanmam için bu evrenin bayağı bir yol evrilmesi ve bir hayli kozmik saçmalık tecrübe etmesi gerekiyor. Bkz. Tüm kadının ırkının ortadan yok olması ve erkeklerinin serçe parmaklarını kesip toprağa ekmeleriyle çocuk sahibi olabilmeleri. Bence çok güzel olurmuş gibi geliyor, en azından yaratılışın gayesi olan cennet popülasyonunu arttırma konusunda bayağı bir yol katederdik. Bunu uzun süredir hayatındaki kadın popülasyonunu minimumda (1!!!) tutan birisi olarak söylüyorsam bence birilerinin beni ciddiye alma vakti gelmiştir, ya da nerdeydi benim ataraksım...hah uzat bakim o şişeyi...Ha bir de Kıyıköy son baharda bölyle bir yer, HL2EP3'ü burada çekeceklermiş (Yazında bildiğin Lost Coast tadında):


Yazmaya gerçekten sevkeden asıl sebebin yukarıda yazılmış olmasına inanmadığınızı tahmin ediyorum ve size sadece go and eat your shit diyorum, with a dozen of pencils...and whole Brown family. Neyse, kavuştuğum ve beni "I'M CUMMING ON YOUR SHOULDER!" nidalarıyla mutluluktan çıldrtan çakmağımın yanında izlediğim iki filminde çok büyük etkisi var. Çok üşendim linklerini vermeyeceğim, google them bitches. 

İlki george amcamı ilk defa bu kadar rol yaparken izlediğime inandığım Up In The Air. Bir mini oskar verdim içimden kendisine, ama miniminnacık. Karaktere bayıldım, hatta idolüm artık. Bence de çanta boş olmalı, izleyin görün hak verin. Kimi klişeleri barındıran ama ilginç konusuyla bağlayan, bu sırada düşündürücem diye izleyenin  beynini pekmez edip çıkarmayan, romantizmin de bokunu çıkartıp emo damarları çoşturmadan, 3 saniyelik şahane göt sahnesiyle erotizmin de doruklarına varıp orada bırakan bir film. Yine de Alex, Allah belanı versin. Mini spoilerımı da verdikten sonra diğer filme geçebilirim.

It's Kind Of A Funny Story biraz ergen filmi gibi ama ben uzun zamandır hiç film izlemediğim için bayıldım. Neredeyse herkesin sevdiği "ünsüz yönetmen, ünsüz oyuncu" kadrosuyla harika işler çıkartan filmlerden.  Orjinalinde hastaneye yatmaya karar verecek kadar kronik intihar eğilimlileri bu kadar eğlenceli tipler midir bilmiyorum ama hayata umutla bakmayı bıraktığınız anlarda izlenebilecek bir film. Evet bu sıralar biraz darlıyım o yüzden böyle antidepresan kıvamındaki filmler iyi geldi bana. Hemi de Emma Roberts denilen abla var ki, sübyancı damarların kabarmaması içten değil. Öyle ki filmi bitirip ablanın diğer filmlerini araştırdım ama bu işkenceye dayanabilecek kadar sübyancı mitikondirisine sahip olmadığımı farkettim. May the force be with us kardeşlerim. Bu filmde de bu sahneyi görüp de "Allah belanızı versin lan, yatacak yeriniz yok sizin" dememek elde değil.

Şimdi yukarıdaki satırları okuyup "Emobots, transform!" moduna girdiğim zannedilebir ki durum tam aksi. Şu filmleri izleyip geçmişte ne kadar saçmaladığımı, duygusal olucam arkadaş ben sizin gibi olmucam imajı çizmek namına ne kadar eblek işlerle uğraştığımı farkettim. Bu aydınlamama müteakip direkman (yeni bir süper kahraman, aldırmayın siz ona) diğer bloğumu tedavülden kaldırdım. Şimdi bakınca çok komik geliyor. Pişman değilim (Justin Bieber dinledim sanki aq, dramaya gel) ama artık gereksiz olduğunun farkına varacak kadar bu dünyada yürüdüğümü düşünüyorum.

Bana ayrılan sürenin sonuna gelirken WoW mevzusuna girmediğimi farkettim ama o da başka bahara. Şimdilik  şunu demekten utanmıyorum, IQuit. İlerde bir gün elbet oradaki dostlarla yeniden buluşacağız ama şimdilik baygonluk ve de enerjimi başka işlere (mesela bu bloğa) verme isteği ağır basıyor. Ne Borderlands atıyoz, hemen geliyorum.

6 Haziran 2011 Pazartesi

Voidtimes Part 1

just No More Lies, alcohol and Lucky Strike...that's all have...that's all i want now...and as u know this is a pencil!